17 Haziran 2010 Perşembe

Sızlayan çocuk yanımız ilk gül güzelliğiyle bir yerlerde...

3
aydır
hiç
bir
şey
Yazamadım değil... 
Yazmadım
sanırım
hiç
biri
yazmaya
değer olmadı.
Ya da çok değerliydi ben kıyamadım...[hadi ordan]
Zaman akıp gitti insanlar gelip geçti.Ben aynı durakta olan biteni izledim.Bir sağdan gelene baktım bir soldan koşanı inceledim.Kimi yanıma gelip hayatını anlattı kimi hiç konuşmadı gözlerini kaçırdı.
Planlar yaptım onlarca.Dönüp bakmadım bile.
Ben de gidip bir maske aldım onlara benzeyeyim diye.Giderek sahteleştiğimi farkettim.
Durağıma geri döndüm.
Başladım tekrar gelen geçeni sessizce izlemeye.Kendimce şarkılar söylemeye.
Çareler aradım durdum yarattığım hüzünlere.
Herşeyin azaldığını düşündüm belki
ama
İçimdeki
o
küçük kız
hala
o
durakta
zamansız
seyirci
kaldığı
bir
ölümün
sessizliğinde.

Ancak ; Çok şükür ki Tanrı beni hiç yalnız bırakmadı !

7 Mart 2010 Pazar

Biraz Renk ...




Biraz renk gelsin istedim yalnızca.Bu haftasonu kozmetik alışverişi-Fitness-Şekerleme dolu geçti.Yarın iş  başı yine yine yine.Ama olsun içimde bir umut.Kalbimde bir aşk.[kime ait olduğunu bilmediğim bir aşk :p öyle bir heyecan öyle bir umut...düzeliyorum derken iyice sıyırma halleri...çünkü hayatımda kimse yok ]


Her nefes alışımda ciğerlerime dolan bir Bahar! Gökyüzü rengi umutlar !

"Doyamıyor gözlerim ağaçlara : öyle ümitli , öyle yeşil...N.Hikmet"

ben kaçtım (:

10 Şubat 2010 Çarşamba

*7*

Biliyorum geç kaldım geç kaldım.Mim mim mim :) hemencik başlıyorum (:
Beni mimleyen canlar mim için öpüldünüs ...

Mervem* http://satiraralarindakalanlar.blogspot.com/
Chain -Rule'cum* http://chain-rule.blogspot.com/ -




.7. Maddede .B.E.N.



1) Yüzünde gülümseme olmadan yaşayamam ben ! Hüznün üzüntünün de kıymetini bilirim ancak her daim bir güneş olsun suretimde isterim.Bir tebessüm..Bir sıcaklık..Yolda yürürken karşılaştığım çocuklara gülümserim.Trafikte kırmızı ışıkta 2 araba yanyana geldiğimizde içinde bir ufaklık varsa göz kırparım & dil çıkarırım..Çocuk önce afallar (: ardından gözlerinin içindeki pırıltıyı görürüm.El sallarız birbirimize..öylece uzaklaşırız.
*Sabah işe giderken mahallemizin bakkalına gülümser günaydın derim.Adam çocukluğumuzun kahramanı :p Küçüklük düşlerimden biriydi - bir gece beni bakkalda unutsalar keşke- acaba sabaha kadar bütün herşeyi yiyebilir miyim ?
*İşten dönerken komşumun çocukları boynuma atlar..Öperim gıdıklarından :) Okul nasıldı diye
sorarım..Onlar bana rengarenk hayaller dolu resimler çizer o küçük elleriyle.Ben onları ofisimde duvara asarım.
Nitekim hep gülerim-gülümserim.Kalbim sıcaktır.Bu sıcaklığı paylaşırım.



Yüzümdeki o koskoca gülümsemeyle..asla tüketmeden asla vazgeçmeden.

2) Tanrının bize armağan ettiği bu mucize hayatı tüm farkındalığıyla yaşamaya çalışırım.Boş gözlerle bakmam etrafıma.Anlamlar yaratırım.Bulutlara bakarak hikayeler yazarım.Her rengi yaşarım.İnceden hüzün kaplar içimi bazen.Sızlatır derinden.Onun o siyah rengini de severim.Çünkü o hüzün bana sevgimi, sahip olduklarımın değerini anlatır.Ya hiçbirşey anlatmasaydı? Bomboş olmaz mıydı öylesine anlamsız?


3)Sahip olduğum hiçbir anıya sırtımı dönmem...Kucaklarım geçmişimi.Çocukluğumu her daim gözlerimde taşırım.Sesime yansır içimdeki şarkılar.Ses kayıtlarım durur hala.Çizdiğim resimler buzdolabının üstündedir( 5-6 yaş çizimlerim :p) Ekmeğin ucunu koparıp yemektir tokluğum , sımsıkı bir sarılmadır tüm açlığım.Bisiklete binmek , misket oynamak , saklambaç oynamaktır özlemim.Pazarda soğuk su satmaktır ilk iş deneyimim.Dut ağacı tepelerinde saçı başı dağılmış ufak bir kızımdır.Çocuğumdur hala.Oyun oynamayı severim.Kurgular yaratırım küçüklerle sıkılmadan.Yüz boyama setlerim vardır.Bayramda seyranda yüzlerini boyarım eve gelen miniklerin :)


4)Ayrıntılara takılmayı severim.Kimi zaman can yakan bu durum çoğunlukla beni ben yapandır.İnce düşünürüm.Hiç olmadık hiç beklenmedik duygulardan yakalamak isterim karşımdaki insanı.Onun belki birkaç saniye sürecek gülümseyişi için ben uzun yollar katederim.Göze alırım.Sevdiklerimle varım.Ama gerçekten inandıklarımla...


5) Yemek yapmayı çok severim.Yemeyi daha çok severim.:p Eve geldiğimde o duyumsadığım yemek kokusudur beni benden alan.Annesi babası çalışan tek çocuk modunda olan ben yıllardır hasretim eve geldiğimde annemi görmeye.Şimdi sabahları annem babam ben üçümüz çıkıp işe gidiyoruz.:) Ben büyüdüm işe girdim bir emekli olmadı kadın yaaa :p



6) *Alışveriş delisiyimdir.Makyajdır süstür püstür pek bayılırım.Beğenilmekten hoşlanırım.Zerafet benim için önceliklidir.Yalnız bu süs püs yüzünden başıma gelmeyen kalmadı.Çok dikkat çekiyormuşum diye az laf işitmedim zamanında birisinden ! Saatlerce ne giysem diye düşünebilirim.Hatta haftalar öncesinden başlayabilirim hayal kurmaya.Kendimi iyi hissettirecek olan ne varsa yapmaya çalışırım.


*Türk Edebiyatı hayranıyımdır.Şiirsiz asla yola çıkmam (: Rock Müzik dinlerim ilkokuldan bu yana.Şarkıların iniş çıkışlarını ruhumla hissederim.


7) Birde ben öyle "birçocuksevdim" ki ... Hatırlamak istemediğim yalnızca birlikte hatırlamak istediğim bir çocuk ! Bir çocukluk masalı belki de...şimdi olmayan bir düş.Bırakmak zorunda kaldığım bir düş.Kim büyütecek bu yarım kalmış düşümü?
Ona şöyle demiştim " Melekler ölmez...Yalnızca GÖRÜNMEZ OLURLAR...O melek ağladığında senin de yastığın ıslanır...

Aman herneyse işte :p






Mimliyorum mimliyorum mimliyorum Ellacığımı -Sufleler-

7 Şubat 2010 Pazar

Onun için ...



nedense içimde delice bir his…bu masalı beraber bitireceğiz. hislerle devam etmiyor hiçbir zaman yaşam. hissetmek ne kadar hayatî olsa da yaşayışımızda, artık onlara güvenecek gücüm kalmadı. yoksa sadece bir masal mıydın, çocukluğumla dalga geçen?

...

her yerde seni görmek, bakışlarımdaki donukluk, zamansız dalıp gitmelerim, senin varlığın, fikrinin zihnimi öyle meşgul etmesi ki hayalini bile kuramam, beni kuşatan yalnızlık, arkada çalan müzik, olmayan ama hiç aklımdan çıkmayan ve her daim beni çağıran uçurum sesin, kuş olup uçma fikri, hayalim, hayallerim, hayat ve onun imkansızlığı, çıldırmak, boğazımdaki düğüm, içimdeki burukluk, gönlümdeki kırıklık, mahcubiyet ve hicab, imkansızlıklara götüren sözler, hayaller, hayallerim, bekleyişim ve gelmeyişin,

hiçbir şey demeyen bir yaşamın umursamadan akışı,
haberim,
habersizliğim,
bîhaberliğin, ,
sınırsız yaylalarda gezinmeye alışkın aklımın sabitliği tek noktada,
ellerin,
gözlerin,
yaralarım
yaralandığım,
gözümün feri,
gözümün nuru,
senin yokluğun,
mahpusluk,
yaftasızlık,
ışıksızlık ne kadar zor!
artık ağlamıyorum.

-----------------------------------------------------------------------------------
şimdilerde hep seni unutmayı düşlüyorum uykusuzluklarımda. bu bile fikrini atmıyor aklımdan. oysa senin varlığın değil miydi benim yüreğimi ferahlatan, gözlerimi güldüren, neden bu kadar mutlu olduğumu soranlara karşılıksızlığıma sebep. neden şarkılar hep seni anlatıyor? neden her şey bu kadar gözlerimi yakıyor? neden her şey bu kadar anlamsız, neden herkes bu kadar manasız bakıyor bana şimdi?
------------------------------------------------------------------------------------
yazdıklarım hep seninle başlıyor, yazdıklarım hep seninle bitiyor. kalemimde biten mürekkebin bıraktığı son iz sensin. merak etme, ilk iz de sensin. ne çocukluk rüyalarım, ne gençlik hayallerim, ne yaptığım planlar var aklımın labirentlerinde. sen kocaman bir labirent olmuşsun, hiç bilmediğim koridorlarda aç, susuz dolanıyorum devamlı. elimi nereye uzatsam sana dokunuyorum, nereye baksam gördüğüm sensin. her akşam batan sen, her akşam batmayan sen, her sabah doğan sen, her sabah doğmayan sen. sensizlik kuşatıyor bu zalim şehri ve artık şehirsiz kaldım. insanın gönül sarayı yıkıldığında, sokaklarda dolaşacağı bir şehri kalmıyor. insanın mihrabı olmayınca, nere döneceğini şaşırıyor.
-------------------------------------------------------------------------------
kalemim bitti kimbilir kaç kelime önce, hala yazmıyorum bunları kağıda. yokluğuna da ancak bu yakışırdı! yokluğu böyle sihirli birinin varlığı hep beklediğim. oysa önümde hiçbir şey yok ve arkamda hiçbir şey yok...
--------------------------------------------------------------------------------
ben sana kaç mektup yazdım hiç gönderilmemiş? kaç kelimenin kanı bulaştı elime? kaç tanesini öldürdüm senin surlarını geçmek için? kaç tanesini, kaleni fethetmek için öldürdüm? sahi, kaç kere öldüm?


Sait Faik ABASIYANIK

4 Şubat 2010 Perşembe

Eğer ...

Eğer
USLU
bir
çocuk
olursanız
bir
gün
siz
de
Şirinleri


Görebilirsiniz :)



Benim gibi onları görmeyi düşlediğini özleyenlere ...Özlediğini dile getiremeyenlere...Gerçekten tüm kalbiyle düşlediklerinin varolacağına inananlara...

Hayatta varolduğu için düşlenen ve düşlendiği için varolacak olanları bekleyenlere

bugün benden koca bir gülümseme

:)

24 Ocak 2010 Pazar

Uğur'lar Olsun ! ...


Uğur'lar olsun Uğur'lar olsun
Hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun
Bir keskin kalem, bir kırık gözlük
Yürekli yiğitlere hatıran olsun
!24 oCAK 1993!

sevgili


yetmiyor 'sevgili' sözü
tek başına. karşılamıyor
içimi dolduran duyguyu.
oysa ben 'sevgili'
derken neler
düşünüyorum bilsen.
sonsuz, bir güneş
bir yudum rakı
çiçeğe durmuş ince bir
bahar dalı
oğlumun sıcak yanağı
anamın acılı gözleri
babamın tütün kokan eli
evimizdeki kuş
yarının güzel günleri.
anlatılması güç binlerce
duygu ve sen...
işte sen
beni hayata bağlayan
en güzel köprüsün;
köprülerin en güzelisin.
sevgilim... güzelim...
insanı yaşatan
içimizdeki hayat böceğidir.
o ölürse
hayatımızın da tadı biter.
o sakın ölmesin
yaşat onu.

Yılmaz Güney


*bu şiiri eski bir defterimin içinde buldum.Sanırım 5-6 yıl evvel yazıp bir kağıda saklamıştım.hatta bunu sevgiliye vermiştim içimdeki sevgiyi anlatabilmek adına...Bulunca sakladığım bu kağıdı kuytu bir köşede, usul usul yaklaştı tüm anılar dün gece.Eski masalımı özledim öylece kaldığım yerde.

Ne de güzel demiş ...Sevgili derken neler düşünüyorum bir bilsen diye...


içimdeki hayat böceği ... can çekişse bile direniyor ölüme ... aklını kaçırcak gibi olsa da daha bir tutunuyor hayata ...

ama kimi zaman yenik düşüyor...gece yatarken ki duası sabah unutmuş olayım nolursun tanrım oluyor!

bir öyleeeee bir böyleeee....

çıkamıyorum işin içinden bir türlü !

21 Ocak 2010 Perşembe

Ölmek daha kolaydır sevmekten



sana büyük bir sır söyleyeceğim zaman sensin
zaman kadındır gönlü çelinsin ister zaman
hep okşansın diz çökülsün hep
dökülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına
taranmış
bir upuzun saç gibi zaman
soluğun buğulandırıp sildiği ayna gibi
zaman sensin uyuyan sen şafakta ben uykusuz seni beklerken
sensin gırtlağıma dalan bir bıçak gibi
ah bu söyleyemediğim işkencesi hiç geçmeyen zamanın
bu durdurulmuş zamanın işkencesi mavi çanaklarda kan gibi
bu göz susuzluğundan sen yürürken odada
bense bilirim büyüyü bozmamak gerektiğini
daha beter seni kaçak
seni yabancı bilmekten
aklın ayrı bir yerde gönlün ayrı bir yüzyılda kalmaktan
tanrım ne ağırdır sözcükler asıl demek istediğim bu
hazzın ötesinde taşındı sevgim hiçbir zararın erişemeyeceği yerde bugün
sen ki benim saat-şakağımda vurursun
boğulurum soluk alıp vermesen
tenimde bir duraksar ve yerleşir adımın
sana büyük bir sır söyleyeceğim her söz
dudağımda bir dilenen zavallı
acınacak birşey ellerin için kararan birşey bakışının altında
işte bu yüzdendir sık sık seni seviyorum deyişim
boynuna takabileceğin bir tümcenin o parlakca kalp kristali
kaba konuşmamdan gücenme benim bu konuşma
ateşte şu tatsız cızırtıyı çıkaran sudur o kadar
sana büyük bir sır söyleyeceğim bilmem ben
sana benzeyen zamandan söz açmayı
bilmem senden söz açmayı bilir görünürüm
tıpkı uzun bir süre garda
el sallayanlar gibi gittikten sonra trenler
bilekleri sönerken yeni ağırlığından gözyaşlarının
sana büyük bir sır söyleyeceğim korkuyorum senden
korkuyorum yanın sıra gidenden pencerelere doğru akşam üzeri
el kol oynatışından söylenmeyen sözlerden
korkuyorum hızlı ve yavaş zamandan korkuyorum senden
sana büyük bir sır söyleyeceğim kapat kapıları
ölmek daha kolaydır sevmekten
bundandır işte benim yaşamaya katlanmam
sevgilim.


Louis Aragon

17 Ocak 2010 Pazar

Yine de

Ne mutlu bana,

ne mutlu,

ışıklı rüyalarla dolu bir bahar uykusu gibiyim,

akarsu gibi umutlu

ve

buğday tanesi gibi cesurum ...

Nazım HİKMET

Yine de mutluyum.Acılarıma rağmen.Çünkü farkındayım hayatın.Yağmurun,gökkuşağının,karın, güneşin farkındayım.Soğuğu hissettiğimde kalbime dönüp bakmam yeterli oluyor sıcağı bulabilmem için.Beni üzense tek bir şey var.Hiç olmadık zamanlarda karşıma dikilen umudumla savaşan her yenilgide daha da güçlenip bir sonrasında tekrar karşıma çıkan...Özlem...Hasret...! Bir de unutulmaya yüz tutmuş anılar içinde kaybolan geçmişim.Unutmak ya da unutacak olmak kalbimi üşütüyor.

Yine de

Yine de

Yine de

en inatçı en hoyrat rüzgarlara karşı gelen küçük bir mum var içimde.

Ne mutlu içimdeki küçük mum sana!

Sensin beni o ufacık alevinle aydınlatan ISITAN !

nolur sönme

Cam Kırıkları



Kafamın içi cam kırıklarıyla dolu.Sanki her yanda cam kırıkları.Neyi düşünecek olursam olayım bir şekilde o ufak cam parçası canımı yakıyor.Kimi zaman çok derinden kanatıyor.Kimi zaman ufak sıyrıklarla atlatıyorum.Ne kadar hassas davransamda canımı yakmasına izin vermesem de kurtulamıyorum.Zaman kavramım kalmıyor.Nedenler Nasıllar uçuşuyor beynimin kıvrımlarında.
Onun açık bırakıp gittiği bir kapı beynim.Herşey beynimin içerisinde süzülüyor.Bir düşümün içinden geçen bir başka düş.Ben hangi düşüme sahip çıkayım diye düşünürken dalından kopan bir yaprak gibi savrulduğumu hissediyorum.

Varlığıyla her gün her an kalbimi yakan bir yokluk !
Yokluğun içinde bir varoluş çabası !
Emekleyen bir bebek gibi destek arayıp ayağa kalkma istemi...
Hayatı yeni gözlerle görmeye çalışmak ve bunun için kendini olağan gücünle zorlamak.

Ama ne demiş Sezen Aksu ;



Yazmadığın bir hikayede uzun ya da kısa vadede az biraz keşfediyorsun.



Öteki olabilmeyi-Yerine koyabilmeyi-Geride durabilmeyi öğreniyorsun...

Öğreniyorum...-öğreniyor muyum?


8 Ocak 2010 Cuma

Oh :)

evdeyiz :) ben babama tavuk suyu çorba bile yaptım :p çiçeğimi suladım.(çiçeğimin adı şükufe :p)

...çok şükür çok şükür çok şükür...

7 Ocak 2010 Perşembe

Onlarca kişi gelir geçer ama Benim yalnızca 1 BABAM var ! . . .

BABAM...İlk ve Tek MASALIM...Yüzündeki çizgilerde hayatımızın gizleri saklı olan BABAM.Sen Olmasan Ben asla Ben olamazdım...İYİ Kİ VARSIN BABAM.HAYATIMIN TEK GERÇEĞİ SENSİN BABAM.HAYATIM ANCAK VE ANCAK SENİNLE GÜZEL OLABİLİR...

Kaybettik seni sandık babam ama Tanrım seni bize bağışladı.Bu kaybedişe dayanabilir miydi yüreğim.Bizi bırakma BABAM.BENİ BIRAKMA...

(5 Ocak 2010 günü canımın içi babam safra kesesi ameliyatı olmak üzere güle oynaya hastaneye yattı.Tüm tahlilleri temiz çıktı ve ameliyat olmasında bir engel bulunmadığı söylendi.Ufak bir ameliyattı bu.By-pass olmuş aslanlar gibi de çıkmıştı geçen sene bu zamanlar hastaneden.Vız gelirdi bu ameliyat ona dendi.Ancak babam narkozdan uyanamamış.Ben işteyken Balım annem aradı ağlayarak.Yalnızca "Annem noldu?" dediğimi hatırlıyorum bağırarak."Koş dedi koş babanı kaybediyoruz!... Aklımı kaybettim saniyeler içerisinde.Şuursuzca atladım taksiye.İlk aramak istediğim kişiyi arayamadım.Hastaneye yetiştim.Babamı kurtarmışlar.Yoğun bakımda yatıyordu.Yanına gittim.Babam aşkım seni çok seviyorum dedim.Gözünü açtı yarıam yamalak bir gülümsemeyle Ben de seni dedi...yine açtı gözünü sen eve git dedi:) anneme döndü "sen ortalıktan kaybolma :) ...sabah izin aldım işten hastaneye giderken telefonum çaldı.Babişim muhteşem bir sesle aşkım gel hadi dedi.Oh be dedim işte o an.Onlarca kişi gelir gider ama Benim yalnızca 1 BABAM VAR ...

TANRIM SANA ŞÜKÜRLER OLSUN!


bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda anladım.
herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış;
kendi yolumu çizdiğimde anladım.
bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat; okuyarak, dinleyerek değil...
bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım.
yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış;
aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım.
acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden;
neden hiç ağlamadığını anladım.
ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş;
gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım.
bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş;
çok acıttığında anladım.
fakat, hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını;
gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım.
yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet;
yüreğini elime koyduğunda anladım.
''sana ihtiyacım var, gel!'' diyebilmekmiş güçlü olmak;
sana ''git'' dediğimde anladım.
biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek;
git dediklerinde gittiğimde anladım.
sana sevgim şımarık bir çocukmuş, her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan;
büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.
özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman olmak;
gerçekten pişman olduğumda anladım.
ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş;
sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.
ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi;
beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım.
sevgi emekmiş;
emek ise vazgeçmeyecek kadar,
ama özgür bırakacak kadar
sevmekmiş...

can yücel

3 Ocak 2010 Pazar

Bırak zaman aksın ...

Söndürün ışıkları...Şşşt geliyor...

3

2

1

(: Mutlu yıllaaaaaaaaar :)

1 sene mi oldu ben blogumu açalı? Bu kadar çabuk mu geçti zaman? Büyüdük mü biz blog? Küçüldü mü hayallerimiz? Varla yok arası geçen bir döneme denk geldin canım blog afedersin.Ama bilirim sen beni affedersin.